--

15 Eylül 2008 Pazartesi

Asker Her An Darbe Yapabilir

Darbe teşebbüsünde bulunmak müebbet gerektirir, fakat bugüne kadar hiçbir darbeci yargılanmadı. Darbecilere hesap soramadığımız için darbe heveslileri hiç bitmiyor, şu anda bile hem sivilin hem de askerin içinde darbe planı yapanlar var” diyen Hasan Celal Güzel darbelere en fazla direnen başbakanın Erdoğan olduğunu söylüyor.


Türkiye'de darbe hevesi hala var, başbuğ Başbakan gibi: Evet bu ihtimal hâlâ var.
Asker siyasi davranıyor. Sanki bu ülkede biri sivil biri asker olmak üzere iki tane başbakan var. Bakın Genelkurmay Başkanı Güneydoğu gezisi yaptı, (orada söylediklerine itirazım yok, güzel ve doğru şeylerdi), halkın içine karıştı, bir siyasi parti genel başkanı, hatta başbakan gibi konuştu, sanki bir program ilan etti. Bu senin işin değil ki. Bırak onu hükümet yapsın, neden kendini onların yerine koyuyorsun. Memleketin sizden başka sahipleri de var.

Darbe kültürü işliyor: Eskiden askeriyede herkesin ulaşmak istediği en üst makam Genelkurmay Başkanlığı'ydı, sonra bu değişti ve Cumhurbaşkanlığı makamı oldu. Bu tabiî ki askerin bakışını, siyasete meylini, ülkeyi yönetme hırsını gösteriyor. Bakın Ergenekon sanığı tutuklu Tolon ve Eruygur Paşalara yapılan ziyareti Genelkurmay'ın sahiplenmesi sıradan bir olay değildir. Genelkurmay'ın bu işi sahiplenmesi çok manidardır. Olayın kesinlikle insanî ve vefa boyutu yok…

Evren yargılanabilir mi?: Kesinlikle yargılanmalı. AK Parti hükümetinden beklentim; yaşı 90'a geldiği halde Kenan Paşa Marmaris'ten alınsın, mahkemeye çıksın, hakim karşısında oturup darbecilikten yargılansın ve mahkum olsun. Ardından da cumhurbaşkanı yaşını gerekçe göstererek af yetkisini kullansın. Evren Paşa sıkıntı çeksin demiyorum, ama bizim darbecileri yargılayabildiğimizi, herkese, kendimize, darbecilere, topluma göstermemiz lazım.

13 Eylül 2008 Cumartesi

Mustafa Belgeseli Fragmanı

15 yıldır Atatürk belgeselleri yapan ve "Sarı Zeybek" ile Atatürk’ün değişik yönlerini seyirciyle tanıştıran gazeteci Can Dündar ve ekibi bu kez film tadında bir Atatürk belgeseliyle izleyicinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor: "Mustafa"..
Film 29 Ekim'de vizyona girecek.

İşte fragman:












..

Ataturk'u Yunanli Oynadi

15 yıldır Atatürk belgeselleri yapan ve "Sarı Zeybek" ile Atatürk’ün değişik yönlerini seyirciyle tanıştıran gazeteci Can Dündar ve ekibi bu kez film tadında bir Atatürk belgeseliyle izleyicinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor: "Mustafa"..

Film 29 Ekim'de vizyona girecek.

DAHA ÖNCE BİLİNMEYEN HER ŞEY BU FİLMDE

Film için Atatürk'ün daha önce görülmemiş fotoğraflarına, hatıralarını yazdığı not defterlerine, el yazmalarına ulaşıldı.

Çekim ekibi Atatürk'ün ayak bastığı Selanik'ten Manastır'a, Şam'dan Berlin'e, Sofya'dan Karlsbad'a kadar her coğrafyaya giderek onun hayatını yerinde görüntüledi.
Animasyon tekniklerinin kullanıldığı filmde, Atatürk'ten kalan eşyalar, anılar, sözler titizlikle derlendi.

ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUĞUNU YUNANLI BİR ÇOCUK OYNADI

Can Dündar internette kendi adını taşıyan sitesinde filmi şöyle anlatıyor.

"Neden "Mustafa"? "Kemal" ve "Atatürk" onun sonradan edindiği isimler çünkü… "Mustafa"da biz, onun en yalın haline ulaşmaya çalıştık. Onu sadece annesinin çağırdığı isimle hatırlamak ve hatırlatmak istedik.

(...)

Karga kovalama sahnesine gelince… Gerçekten kargaları kovaladığı Langaza'ya gittik sırf bu sahne için… Bahse konu tarlanın yakınlarında yaptık çekimi... Ve çocuğu da oradan bulduk: Adı Yorgo… Bir Yunanlı… Ve kendi halkına bir dönem düşman belletilen adamın çocukluğu rolünü büyük keyifle oynadı.

11 Eylül 2008 Perşembe

Gerekene Haddini Bildirecegiz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Partisi'nin Kadıköy İlçe Teşkilatınca, Bostancı'daki The Green Park Otel'de düzenlenen iftar yemeğinin sonunda yaptığı konuşmada, ramazan ayında manevi duyguların, birliğin, dayanışmanın ve yardımlaşmanın, rahmet ve bereketin doruk noktasına ulaştığını belirterek, tüm İslam dünyasının bu rahmet ve bereket ortamından azami derecede istifade etmesi, tüm insanlığın huzur ve refaha kavuşması temennisinde bulundu.

GÜVEN VE İSTİKRAR ÖNCELİĞİMİZ

İktidara geldikleri günden itibaren de bunu yapmaya çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin bölgesiyle güven ve istikrara kavuşmasının her zaman öncelikleri olduğunu söyledi.
Erdoğan, istikrar ve güvenin yerleştiği bir ortamda huzur ve barışın, yardımlaşma, dayanışma, ileriye dönük ilerleme, kalkınma ve refahın da olacağını dile getirerek, son 6 yılda Türkiye'nin hem bölgesine hem de tüm dünyaya verdiği mesajın bu olduğunu kaydetti.

YAN GELİP YATMADIK

Yapılanların durup dururken veya yan gelip yatarak olmadığını, çalışarak yapıldığını ifade eden Erdoğan, kendilerinin, girişimcilerin, ihracatçıların, sanayicilerin dünyayı ''fellik fellik'' dolaşarak bu neticeyi yakaladıklarını kaydetti.

Dünyada şu anda ilk 3 sıradaki müteahhitler arasında Çin'in 1, ABD'nin 2, Türkiye'nin ise 3 numara olduğunu ifade eden Erdoğan, önde gelen müteahhit firmalar arasında 28 Türk firması bulunduğuna dikkati çekti.

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

ONLARA HADLERİNİ BİLDİRECEĞİZ

''Bizim aka kara, karaya ak diyen siyasetle işimiz olmadı, olmayacak. Bizim çözüm üretmeyen, tersine sorun üreten siyaset anlayışıyla da işimiz olmadı, olmayacak. Bizim Türkiye'nin meselelerine değil, kendi meselelerine, kendi çıkarlarına odaklanan siyaset anlayışı ile de işimiz olmadı. Bizim kavgayla, dövüşle, çatışmayla asla işimiz olmadı, bundan sonra da olmayacak. Biz işimize bakacağız. Hizmet üretmeye devam edeceğiz. Türkiye'nin meselelerine çözüm üretmeye devam edeceğiz. Biz Türkiye'yi büyütmeye, soframızdaki ekmeği büyütmeye devam edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi, endişesi olmasın. Bizi çatışma minderine, kavga minderine çekmek isteyenler oldu. Bugün de var, yarın da olur. Asla aldırmayacağız. Gülüp geçeceğiz, ama hadlerini de bildireceğiz. Öyle bir yanağa atsın bir tokat, öbürünü çevir, yok öyle bir şey. Bizim kültürümüzde de yok. Akif diyor ya; Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum.''

Gerçeği öğreteceklerini, bilmeyenlerin de bileceğini ifade eden Erdoğan, ''Gerçeği bilecekler ki bu ülkede bugüne kadar ülkenin imkanları nasıl söğüşlenmiş, kimler tarafından söğüşlenmiş, benim halkım, benim milletim, benim insanlarım bunları bilsin, öğrensin'' diye konuştu.

(internethaber)

Ermenilerden Gardaslara Iyi Haber

Geçtiğimiz cumartesi günü Erivan'a giden Cumhurbaşkanı Gül, dün de Bakü'ye gidişi ve dönüşünde beraberindeki bir grup gazeteciye önemli açıklamalarda bulundu. Gül, Aliyev'in de Erivan gezisinden bir sıkıntı duymadığını söyledi ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'e de "Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarından çekilmeye gönüllü olduklarını gördüm" mesajını iletti.

YUKARI KARABAĞ POLİTİKAMIZ AYNI

Sabah'tan Muharrem Sarıkaya'nın haberine göre; Gül, Türkiye'nin Yukarı Karabağ politikasının değişmediğini belirtip, Azerbaycan'a güvence verdi: "Azerilerin hassasiyetinin olmaması lazım. Türkiye çıkarlarını feda ederek Azeri davasına bu güne kadar destek verdi. Biz Türk milletinin parçalarıyız. Benim geçmişten beri siyaset anlayışım da belli."

Gül, Erivan ziyaretiyle ilgili Türkiye'den ve Azerbaycan gelen eleştirileri de "saygıyla" karşıladıklarını belirtirken "Eğer problemin çözümü bu görüşmemizde sağlanacaksa, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü kurtulacaksa bu gezi önemli değil mi? Neden Türkiye'yi bir muz cumhuriyeti gibi gösterme gayreti var. Bizim için Ermenistan konusunda hiçbir telkin sözkonusu olmadı" dedi.

TAŞLAR OYNADI

Kafkaslar'daki son gelişmeler için "taşlar yerinden oynadı, problemler derin dondurucudan çıktı" diyen Gül, bölgedeki istikrarsızlık için "duvar" benzetmesi yaptı:
"Kafkaslar'daki bu istikrarsızlık bizim için bir duvar oluyor. Eğer Kafkaslar'da huzur, güven ve istikrar varsa burası bizi Orta Asya'ya, Çin'e taşıyan bir otoban olur."
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev ile önceki gün Antalya'daki görüşmesini anımsatan Gül, SSCB'den ayrıldıktan sonra sınır sorununu çözen tek ülkenin Kazakistan olduğunu söyledi. Gül, "Kafkaslar dünya haritasında küçük ama global meselelerin çıkmasında etkili bir bölge" dedi.

"GİTTİM, İYİ ETTİM"

Milli maçın Ermenistan gezisi için fırsat yarattığını anlatan Gül, "Ermenistan Cumhurbaşkanı'nın davet ederek politik açıdan çok daha zor ve riskli bir işi gerçekleştirdiğini" söyledi. Gül, "Erivan'a gittiğime de iyi ettim. Konuşmamızda da en fazla zamanı Kafkaslar, Azerilerle sorun ve Dağlık Karabağ meselelerine ayırdık" diye konuştu.

YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR

Sarkisyan'ın da Azerbaycan ile sorununun çözülmesi gerektiğine inandığını belirten Gül şunları söyledi: "Yeni bir dönem başlıyor. Rusya'nın da Ermenistan- Azerbaycan sorunun çözümüne olumlu yaklaşacağını sanıyoruz. Nazarbayev'in de fikirlerini aldım. Moskova'daki bağımsız devletler topluluğu toplantısından gelmişti. Dikkat edilirse Güney Osetya ve Abazya'nın bağımsızlığını Bağımsız Devletler Topluluğu tanımadı. İnanıyorum ki Rusya da problemli gözükmek istemez. Rusya bölgede kendini izole etmek istemez."

ERMENİLER AZERİ TOPRAKLARINDAN ÇEKİLECEK

Gül, Bakü dönüşünde de Sarkisyan'la görüşmesinin ayrıntılarını Aliyev'le paylaştığını belirterek, şöyle dedi: "Ermeniler de işgal ettiği Azeri topraklarından çekilmeye gönüllüler. Sarkisyan'la görüşmemde ben öyle gördüm."

Cumhurbaşkanı, Aliyev'in tutumundan çok memnun olduğunu, herhangi sitemle karşılaşmadığını söyledi. Gül, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan gibi Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın da rakibine karşı saygılı bir iyimserlik içinde bulunduğunu belirtti. "Kafkaslarda oynayan taşların yeniden dizilmesi lazım yoksa rüzgar alır götürür" diyen Gül, Ermenistan ve Azerbaycan'ın sorunların çözümünü olumlu yaklaşım içinde olduklarını belirtti. Gül, Ermenistan'ın işgal ettiği Azeri topraklarından çekilmesi gerektiğini belirterek, "Tabi ki kaçkınlar (mülteciler) dönecek, işgal bitecek" dedi.

(internethaber)

Pkk Lehine Slogana Kelepce

Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde, PKK'lı teröristin cenazesinin toprağa verilişi sırasında yasa dışı slogan attıkları iddiasıyla gözaltına alınan 9 kişiden 6'sı tutuklandı.

İlçe Jandarma ekipleri tarafından gözaltına alınan ve ifadeleri sonrasında adliyeye sevk edilen S.A, A.Ö, N.A, C.B, M.B. ve M.T. çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

G.A, F.K ve İ.B. serbest bırakıldı.

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde öldürülen terör örgütü PKK üyesi Adnan Donuk'un (26) cenazesinin 26 Ağustos'ta Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine bağlı Çomak köyünde toprağa verilmesi sırasında yasa dışı slogan attıkları iddia edilen 9 kişi, güvenlik güçlerince kaydedilen kamera görüntüleriyle tespit edildikten sonra gözaltına alınmıştı.

(internethaber)

Sirnak'ta Hainlere Darbe Ustune Darbe

Şırnak'ta 4 terörist öldürüldü, 1 terörist teslim oldu. Hakkari'de ise 1 terörist yakalandı.
Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan terörle mücadeleye ilişkin duyuruya göre, önceki gün Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesi dağlık arazi kesiminde, bir grup teröristle karşılaşılması üzerine çıkan çatışmada 4 terörist etkisiz hale getirildi.

Teröristler, 08 Eylülde Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinde ilçe jandarma komutanlığına roketatarla saldırıp kaçmıştı.

Terör örgütünden kaçan bir terörist de Şırnak'ın İdil ilçesinde dün güvenlik güçlerine teslim oldu.
Güvenlik güçleri Hakkari'nin Merkez ilçesinde ise bir teröristi yakaladı.

(internethaber)

Youtube Yasak, pkk Siteleri Serbest NEDEN?

Youtube yasağının yankıları sürerken Yazar Gönültaş anlamlı bir soru sordu: Türkiye konu Atatürk olunca hemen meseleye el attı. İyi de PKK sitelerine erişim neden serbest?


Nuh Gönültaş'ın yazısından bir kesit

Youtube yasak, PKK siteleri serbest! "Yasaklamak" deyince Türkiye'de bazılarının gözü fevkalade açılıyor. Ve "Hemen yasaklayalım" diyorlar, bilip bilmeden. Atatürk'e hakaret videolarının yayınlanmasıyla, mahkeme kararı ile Youtbe birkaç gün de olsa yasaklandı Türkiye'de...

Şimdi... Türkiye'de bazılarının "internete yasak sökmez" cümlesini anlamaları lazım. Siz bir siteyi kapatırsınız. Ama o siteye girmenin yüzlerce başka yolu vardır. Neyse... Konumuz bu değil.
Konumuz Youtube'u yasaklayabilmek aslında Türkiye'de internete fevkaladenin de fevkinde bir yasak çalışmasının olduğunu işaret ediyor. Daha önce internette çocuk pornosu olaylarının abartılması da bu amaca hizmet ediyordu!

Türkiye konu Atatürk olunca hemen meseleye el atıyor. İyi de PKK sitelerine erişim neden serbest? Neden herkes rahatlıkla PKK sitelerine girip "Türk askerlerinin nasıl tuzağa düşürülüp şehit edildiğini izlemekte özgür" Bu PKK sitelerinin reytingi de oldukça yükseklerde. Kimse nasıl olsa kimse girmiyordur diye düşünmesin!


(Bugün)

9 Eylül 2008 Salı

Turk Askerleri ve Kullandiklari Askeri Araclar










































------------------------------





Turkler Hakkinda Soylenenler

İnsanlari yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler" Napoleon Bonaparte - Fransız İmparatoru

"Türklerden bahsediyorum... Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yıldırma, göz kamaştıran bu gölü coşkun bir denize çevirmek tabiatı da inciten bir gaflet olur." Tasso - İtalyan Şair

"Bütün milletler arasında en namuslu ve dostluk kurmada tereddüt edilmeyecek olan yalnızca Türklerdir. Henüz yabancı tesiri altında kalmamış olan bir köye gidecek olursanız; gerçek misafirperverliğin ne demek olduğunu orada görüp öğrenirsiniz." William Martin

"Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş imparatorluklar içinde yaşayan kavimlerin en asili ve başta gelenedir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri,tarafsız kimseler için birer takdir ve hayranlık kaynağıdır." Lamartine-Fransız Yazar, şair ve Devlet adamı.

"Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü, kurtuldum. Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi; önümde su, ardımda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş... Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar bana yaptılar, esir ettiler. Yalnız ayağımda zincir yok, zindanda da değilim; istediğimi yapıyorum. Fakat bu defa da şefkatin, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak, bilsen ne kadar tatlı." Demirbaş Şarl -İsveç Kralı (Ruslardan kaçıp Osmanlıya sığınmıştır)

"Türkler ölmeyi biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ben de ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Burada hiç yoktan ordular kurmak ve bu orduları ölüme sürüklemek mümkün. Bu imkanlardan bol bol faydalanıyorum. Fakat, meydana getirdiğim orduları sendeleten bir engel var: Türklerin yaşayan hatıraları! Üç-dört yüzyıl önce her kudreti ve her milleti yenen Türkler, şimdi de silinmez hatıralarıyla her teşebbüsü sendeletiyorlar. Hemen her yürekte bu korkuyu seziyorum. Demek ki yalnız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek lazım. Bu durumda ben, Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sırrı da anlıyorum. Onlar milletleri bir kere yeniyor fakat kazandıkları zaferleri ruhlara ve nesillere nakşedebiliyorlar." M. Montecuccoli (Avusturyalı Komutan)

"Seceat ve cesaret bakımından Türklerden üstün; büyük hedeflere ulaşmak bakımından da onlardan dirayetli hiç bir kavim yoktur. Cenab-ı Hak onları aslan sıfatında yaratmıştır." İbn-i Hassul

Türk, asillerin asilidir. yapma olmayan, gösterişi bulunmayan bu pek yüce asalet ona tabiatın hediyesidir. Pierre Loti

Türklerin yalnız sonsuz bir cesareti değil, iradeleri sersemleştiren bir sihirbaz zekası vardır. İşte Türk, bu zekasıyla zafer kazanır, uygarlıklar yaratır ve insanlık dünyasında en şerefli hizmeti başarır. Zaten Avrupa'nın yarısını yüzyıllarca boyunduruk altına almak başka türlü mümkün olamazdı. Çarnayev(Rus Komutan)

Silahlı milletin en canlı örneği Türklerdir. Bu diyar köylüsünün orak, katibinin kalem ve hatta kadınlarının etek tutuşunda silaha sarılmış bir pençe kıvraklığı vardır. Türk ata biner gibi oturur, keşfe yollanan asker gibi uyanık yürür. Moltke

Türkler bir ırk ve bir millet olarak yeryüzünün en şerefli insanlarıdır. La Martine
Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır. Towsend (İngiliz Komutan)

Doğulu önderler, milletlerinin başından ayrılmayarak her hükümetin temeli olan şu iki kanunu hakkıyla yapıyorlar: iyi yola götürmek ve kötülüklerden korumak. Bu asil hareket Ruslardan fazla özellikle Türklerde göze çarpıyor. Auguste Comte

Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır. Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar, belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar. Çünkü her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır. Lady Mary Wortley Montagu

Türk'ün güzel yüzünü, kuvvetli endamını, pırıltılı kostümünü, zarif tavırlarını, kibar gülüşünü, aslanca kükreyişini fırçayla göstermek mümkündür. Fakat pek güç olan, Türk'ün özünü göstermektir. Bu öz, ayışığı gibi görülür fakat gösterilemez. Decamps (fransız ressam)

Türkler yaman binicidirler. Türkler hücumunda düşmanı bir yaprak gibi çevirip bozarlar. Câhiz (Arap Bilgini)

Türklerin yürekleri temizdir. Onlarda batıl fikirler, basit düşünceler yoktur. Semame İbn-i Eşreş (Arap Bilgini)

Türkler kahramandırlar. Dostlarına zarar vermezler. Fakat kazanç getirirler. Comenius (Çek Bilgini)

Türklerin biricik sevdikleri şey hak ve hakikattir. Ve hiçbir haksızlık yapmadıkları halde haksızlığa uğramışlardır. William Pitt (İngiliz Devlet Adamı)

Türk, Heredot'tan, Tevrat'tan çok eski yüzyılların tanıdığı bir ulustur. Sadelik içinde görkemi, sükunet içinde ihtişamı, tahakküm kabul etmeyen bir yüreklilik, alabildiğine geniş bir fetih aşkı, sonsuz bir teşebbüs kabiliyeti, bölgelere uymaktan çok bölgeleri kendine uydurma zevki ve alışkanlığı Türk milletinin asırlar dolduran tarihinde açıkça görülür. (Ünlü Tarihçi) Hammer

Türkler kahramadırlar, dostlarına zarar vermezler. Yüce Türk milleti tuttuğu eli bırakmaz, sözünden dönmez, iyi ve kötü günlerde dostundan ayrılmaz. Böyle bir ulusla el ele vermek yeryüzünde her zorluğu yenmek için sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir. Comenius (Çek Bilgini)

Türkler muhakkak ki Avrupa tarihinin ve yakın Asya tarihinin bildiği en halis efendi millettir. Kayzerling

Her Türk'ün bakışında silahın ruha verdiği güveni görmek mümkündür. O hayata ve olaylara güvenle bakmayı öğrenmiştir. Molkte

Kılıcı insafsız bir beceriyle kullanan Türk'ün eli, yendiği insanların yarasını sarmakta da ustadır. Lord Byron

Türk korkmaz, korkutur. Bir şey isterse onu yapmadıkça vazgeçmez. Hangi işe el atarsa başarır. Semame İbn-i Eşreş

Türkçeyi öğrenmek benim için büyük bir mutluluk oldu. Çünkü Türk'ü anlamak için kendisiyle mutlaka tercümansız konuşmalıdır. Tercüman, ışığı örten zevksiz bir perde oluyor. Gelland (Fransız Bilgini)

Türk askeri cesurdur. Anavatanını sever ve onun için gerekirse çekinmeden canını feda eder. Albert Einstein

Artık Türklerle savaşmam. Onlar çok cesur ve iyi insanlar. Andreas Phitiades

Dünyada iki bilinmeyen vardır. Biri kutuplar, diğeri Türkler. Albert Sorel

Türk toplumunda kişisel nitelik ve değer dışında hiçbir şeye önem verilmez. Baron Büsbek
On ulusun, on yiğit adamının gücü tek bir kimsede toplansa yine bir Türk'e bedel olmaz. Türklerin en çok konuştuğu şey savaştır, zaferdir. Eğlenceleri ise attır, silahtır. Türklerin doğrulukları ve namuslulukları ne kadar övülse yeridir. Charles Mcfarlene

Türk milleti ikibin yıldır profesyonel askerdir. Bütün Türklerin mesleği askerliktir. Donaldson
Dünyanın hangi ordusuna sorarsanız sorun, Türk askerinin karşısında düşünmenin hiç de kolay olmadığını veya olamayacağını size söyler. Donaldson

Türklerle dost ol ama düşman olma. Gianni de Michelis

Dünyada, Türklerden başka hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz. Hamilton

Türklerden başka dini ve vatanı uğruna canını vermeye hazır asker yoktur. Hamilton

Türkler devlet yıkmakta ve devlet kurmakta birinci sınıf ustadır. Ülkeleri değil kıtaları altüst etmişler ve korkunç saldırışlar arasında sarsılması hiç de kolay olmayan egemenliklerini yaratmışlardır. Tarih Türklerden çok şey öğrendi. Onların elinden çıkma öyle eserler vardır ki uygarlık için birer süs olmaktadır. Hammer

Çanakkale'de başarılı olamadık. Nasıl başarılı olurduk ki? Zira Türkler yuvasına girilmiş aslanların hiddetiyle, cüret ve cesaret kahramanlığı ile savaşıyorlardı. Böyle bir millet görmedim. Sir Julien Corbet

Türk gibi ölüme gülerek bakan bir eri başka hiçbir ulusta bulamazsınız. Yalnız ona iyi bir komutan gerektir. Mulman

Toplumsal düzenin Türkler arasında kurmuş olduğu ilişkilerin hepsinde temiz yüreklilik ve iyi niyet hakimdir. Vatandaşların birbirlerine karşı borçlu oldukları işlemleri yapma ve yerine getirmeleri için başka ülkelerde olduğu gibi senetleşmeye yani yazılı belgeye ihtiyaçları yoktur. Çünkü onların övülmeye değer hallerinden biri de verdikleri söze genellikle sadık kalmaları ve karşılarındakini aldatmaktan, güveni suistimal etmekten çekinmeleridir. Monradgea D'ohsson

Kendi ulusuna karşı bu kadar dürüst ve cömert olan müslüman Türkler hangi mezhebe bağlı olursa olsun aynı dürüstlüğü yabancılara karşı da yapar ve yerine getirirler. Bu noktada müslümanla müslüman olmayan arasında hiçbir fark gözetmezler. Monradgea D'ohsson

Türk'ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksız saldırılar ve adi iftiralar önünde Türk'ün vakur kalışı, kuşku yok ki körlerin gerçeği, eşyayı anlamadıklarını düşündüklerinden ve körlere acıdıklarındandır. Bu soylu davranış o adi iftiralara ne açık bir cevap oluyor. Pierre Loti

Türk'ün ahlaki seciyesi çocukluğunda aldığı iyilik telkinleriyle değil çevrelerinde fenalık görmemek suretiyle oluşur. Thomas Thorsten

"Türklerin ruhu yeniden parlayacak ve silah kullanmak için doğan bu kahraman milletin tarihi eski ışığını bulacaktır." Feldmareşal von Moltke -Alman Genelkurmay

Yagli Gures ve Kirkpinar

Türklerin çok sevilen "Yağlı Güreş" karşılaşmaları vardır. Bu tür güreşin temeli, dengedir. Pehlivanlar, İslami kurallara göre vücutlarını örten (göbeğin altından diz kapağının altına kadar) deriden yapılma "Kısbet" giyer, yağlanır, yenişinceye kadar güreşirler. Son yıllarda yağlı güreşe de bazı kurallar getirilmiş, zaman tahdidi konmuş ve puanlama girmiştir. Yağlı güreş kapışmaları sırasında davul-zuma savaş havaları çalmaktadır. Yağlıdaki mücadele müzikaldir.

Hatay ve Kahramanmaraş çevrelerinde yapılan ve Judo'ya çok benzeyen "Aba güreşi" de Türklerin ayrıca kendilerine has güreş kapışmalarından biridir. Türkiye'de çok yaygın olan ve sevilen Yağlı Güreşin, Rumeli denilen Trakya ve Balkanlardan yayıldığı bilinmektedir. Yunanlılar tarafından eski Olimpiyat Oyunlarında güreşçilerin zeytin yağıyla yağlanarak yaptıkları güreşin, buradaki Türkler tarafından benimsenerek yayıldığı da bilinmektedir.

Yağlı güreş daha çok muvazene güreşidir. Arapların da bu güreşi yaptıkları söylenmekte ise de, bu hususta tarihi bir ize rastlanmamıştır. Yağlı güreşçilerin, pirlerini Hazreti Hamza olarak kabul etmelerinden başka Araplıkla bir ilgisi bulunmamaktadır. Rumeli Türkleri, eski Yunanlılara ait olan yağlı güreşi tamamıyla değiştirerek Türkleştirmişler ve Yunan ilahları için tertiplenen Olimpiyat Oyunlarının bu spor dalını, kendilerine has bir şekilde Müslümanlaştırmışlardır.

Yağlı Güreşte tören çok önemlidir. Güreşe başlamadan önce pehlivanlar soyunup deri kısbetlerini giydikten sonra yağ kazanının başına gelmekte ve Kıble'ye dönerek üç ihlas bir fatiha okuyup pirleri Hazreti Hamza'ya dua ettikten sonra cazgır tarafından seyircilere tanıtılmaktadır. Kırkpınar güreşleri, Türklerin Rumeli'ye ayak basmalarıyla başlamıştır. Orhan Gazi'nin büyük oğlu Süleyman Paşa (1316-1359) Rumeli Fatihi olarak anılan Osmanlı Başkomutanı idi ve Rumeli yakasına ilk ayak basan ve oralarda elde ettiği fetihlerle şanlanan bir askerdi ki; Kırkpınar’ın destanlara karışmış tarihinde Süleyman Paşa'dan söz etmemek imkansızdır.

Rumeli'de ilk defa Süleyman Paşa'nın komutasındaki Türk askerleri güreşmişlerdir. Kırkpınar Güreşleri'nde Edirne'nin fethi olan 1362 yılı esas alınmaktadır. 1349'larda Sırpların işgaline son vermek üzere Selanik'e doğru yol alan Türk askerleri, bir Hıdrellez günü Edime yakınlarındaki Ahir Köy'de konaklamışlardır. Pehlivanlık, Türklerde hem bir gelenek, hem de savaş hazırlıkları olduğundan, kırk yiğit, 1349 yılının Hıdrellezi'nde güreşe başlamışlardı. Güneş batarken kapışmalara son verilince, bu kırk yiğit de bulundukları yere düşerek son nefeslerini vermişlerdir. Şehit oldukları yere gömülmüşlerdir. Ertesi gün bir de bakmışlar ki, her yiğidin can verdiği yerde bir pınar fışkırmıştır. Bunun üzerine oraya (Kırkpınar) adı verilmiş ve her yıl Hıdrellez'de burada toplanarak güreşmek adeti yerleşmiştir. Kırkpınar'da yapılan güreşlerin ulviliği, burada son nefeslerini verinceye kadar güreşenlerin şehit düşerek unutulmazlar arasında yer almaları, dolayısıyla "Kırklar Pınarı" veya o yörede çok sayıda suyun akmakta olduğunu vurgulamak için aynı zamanda "Çeşme" anlamına gelen "Pınar" kelimesinin kullanılarak "Kırkpınar" olarak adlandırılmış olduğu söylen­mektedir. Her ne olursa olsun, Süleyman Paşa'nın komutasında Rumeli'ye ayak basan ilk Türkler arasında yer alan yiğitlerin, hiç bir şekilde anlaşmalı güreşe yanaş­madan, ölünceye kadar güçlerini denemeleri, birbirlerine denk bu yiğitlerin emsalsiz bir mücadeleden sonra son nefeslerini vermeleri, onları tarihe mal etmiştir.

Balkan Harbi'nden sonra Kırkpınar Osmanlı İmparatorluğu hudutları dışında kalması üzerine, bu güreşlere Edirne'nin Sarayiçi mevkiinde devam edilmiştir. Doksan üç Muharebesi adıyla anılan 1877 Rus harbinden sonra Ege Bölgesi'ne muhacir olarak gelen Rumeli Türkleri, yağlı güreşi Anadolu'ya getirmişlerdir. Edirne'nin Osmanlı Türkleri tarafından 1362 yılında fethinden günümüze kadar 632 kez yapıldığı söylenen Kırkpınar Güreşleri'nde, başpehlivanlık kazananların tamamının isimleri, yapılan bütün araştırmalara rağmen tespit edilememiştir.

Ancak II. Mahmut devrinden Balkan Harbine (1912) kadar isim yapan Başpehlivan olarak tespit edilebilenler; II Mahmut devrinde Yozgatlı Kel Hasan ve Sultan Abdülaziz döneminde Kavasoğlu İbrahim (ki 1867 yılında Sultan Abdülaziz'le birlikte Avrupa'ya gitmiştir). Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir, Şamdancıbaşı Kara İbrahim (Kara İbo namı ile tanınmaktadır.) Sultan Il Abdülhamit devrinde Kel Aliço (27 sene üst üste Kırkpınar Başpehlivanı olarak kırılması güç bir rekorun sahibi olmuştur). Kara Süleyman (Sülo), Yörük Ali, Büyük Yaşar, Makarnacı Hüseyin, Koca Yusuf (Avrupa ve Amerika'da güreşler yapmıştır), Hergeleci İbrahim ile Adalı Halil ve Kurtdereli Mehmet pehlivanlar ki; bunlar da Avrupa'da güreşerek milletimizi alınlarının akıyla temsil etmişlerdir. Kara Mehmet, Çolak Molla Mümin, Kara Murat, Koca Rüstem, Geçkinli Yusuf, Kırkpınar’da Başpehlivan olmuşlardır.

Karakucak Guresleri


Tarihi güreşlerimizden olan karakucak güreşleri asırlardır hiç bir değişiklik yapılmadan özüne uygun yapılarak gelmiştir. Bazı araştırmacılara göre 10 asırdır yapılmaktadır.Karakucak güreşleri Çim zeminlerde, toprak alanlarda, harman yerlerinde yapılmaktadır. Diz kapağı altına kadar gelen PIRPIT denen bir giysi giyilerek yapılır. Ayaklar çıplaktır. Karakucak güreşi Türk'lerin öz ve milli güreşidir. Orta Asya'dan kaynaklanan bu güreşte günümüze kadar çok az küçük değişiklikler dışında aslına uygun olarak icra edilmektedir. Karakucak başka bir deyişle de serbest güreş Mancu'dan Yakut Türklerinden Moğolistan'dan Azerbaycan'dan Doğu ve Batı Türkistan'dan, Kazak ve Kırım Türk'lerine varıncaya kadar bilinen bir spordur. Oğuzlarda ve Eski Türk'lerdeki güreşin aynısı olan Karakucak güreş günümüzde daha çok yağlı güreşin olmadığı bölgelerimizde yapılmaktadır. Düğünler, Bayramlar, Festivaller, Kültürel şenliklerin en önemli organizasyonlarından birisidir. Karakucak güreşleri Davul zurna eşliğinde yapılır.

Karakucak güreşlerinde giyilen Kıspet ismi bazı yörelerde pırpıt diye adlandırılır. Bu tamamen yöresel isimlendirmeden kaynaklanmaktadır. Pırpıt genelde Kamyon branda çadır bezi, yelken bezinden yapılır. Kasnağa kesinlikle deri dikilmez. Ayrıca hiç bir bölgeye yağ sürülmesine müsaade edilmez. Karakucak Güreşleri 1925'lerden günümüze kadar Türk Güreşine gerçek manada büyük şampiyonlar kazandırmıştır.

Turk Gures Tarihi


Türkler, Büyük Göç'ten önce "Totemizm" akidesinin verdiği hür ve serbest terbiyenin, tabiat güçlerine tapınmanın etkisinde kalarak doğaya, kuvvete tutkun karakteristik özellikleriyle, asırlar boyunca pehlivanlığı baş tacı yapmışlardır.

İslamiyet'ten önce de her Türk'ün güreştiği bilinmektedir. Ölen yiğitler silahlarıyla gömülerek mezarları çevresinde dokuz gün dokuz gece süren güreşler düzenlendiği rivayet edilmektedir.
Yiğitlerin ölüm yıldönümlerinde de yine üç gün üç gecelik güreş müsaba­kaları düzenlendiği anlatılmaktadır. Yaşantısı sürekli olarak tabiat ile savaşmakla geçen Türk Ulusu'nun Muaftan (3000) yıl evvel güreş yaptığı söylenmektedir.

Sinoloji profesörü D.W. Eberhad (29), Çin kaynaklarının (Han) zamanından (M.Ö. 2. yüzyıl) güreşle ilgili bilgiler verdiğini ve bu kaynaklarda güreşin "toslama" işaretiyle gösterildiğini, Türkistan'ın (Yen-Çi) ülkesinde yeni yılın ilk günü zırhlanmış yiğitlerin savaştıklarını, yine Türkistan'ın (Kuça) şehrinde yeni yılın başladığı gün öküz, at ve deve güreşleri yapıldığını bildirmektedir. Dinsel olan Miladi ve Hicri yıl başlan yanında bilimsel bakımdan da önem taşıyan eski Türklerin yılbaşısı olan (9 Mart-M. 22 Mart) günü tabiatın yeniden canlanışı ile birlikte Türk Ulusu'nun da sevindiği ve bu sevincini o gün kırlarda bütün milletçe bayram yaparak kutladığı bildirilmektedir. Acemlerin "Nevruz-Yenigün" dedikleri bu günde kırlarda yemekler yenmekte, spor yarışmaları yapılmaktadır. Bu gelenek, Anadolu'da ve Türklerin yaşadığı diğer bütün yerlerde hala sürdürülmektedir. Eski Türklerin, yalnız yılbaşı bayramlarında güreşmedikleri, evlenme toylarında, zafer şölenlerinde de güreştikleri rivayet edilmektedir. Ayrıca hakanların da yanlarında bulundurdukları (Kırk yiğidi) birbiriyle veya başka ulusların güreşçileriyle karşılaştırdıkları bilinmektedir.

Türkler güreşe özel önem vermiş, bütün sporlardan üstün tutmuşlardır. Binicilik ve atıcılığın yanında "Pujila" da (Yakut Türklerinin buluşu bir tür boks) ve atlı cirit oyunlarında son derece usta olan Türkler, güreşi de bütün sporların temeli, terbiye verici, adeta bir ibadet şeklinde kabul etmişlerdir. Orta Asya'daki Türklerde gü­reş, binicilik ve okçuluk sporlarıyla birlikte yapılmaktadır. Eski Türklerin kendi arala­rında harp etmek istemedikleri, aralarında çıkan anlaşmazlıkları, karşılıklı çıkardıkları iki pehlivanın kıyasıya güreşinin sonucuna bağladıkları, yenen pehlivanın tarafı galip, yenilen pehlivanın tarafının da mağlup sayıldığı ifade edilmektedir. Eski Türklerin bir kolu olan ve Oğuz Türklerinden olan Osmanlı Türkleri, Anadolu Selçuklu Türklerinin devamı olan devletlerini kurdukları zaman, Doğu Roma imparatorluğunun gü­reşçilerini ve onların güreş sitillerini görmüşlerse de, bu güreş tarzı ile ilgilenme­mişlerdir. Rumeli denilen Avrupa'ya geçen Osmanlı Türkleri, burada gördükleri yağlanarak yapılan güreşle ilgilenmişler ve bu güreşi kendilerine has bir tarzda yapmaya başlamışlardır. Alman sınırından İtalya yarımadasına, Budin (Budapeşte) vilayetinden Basra körfezine, İspanya sahillerinden Fas, Cezayir, Tunus, Bingazi, Trablusgarp, Mısır, Arabistan, Kafkasya, Kırım, Eflak ve Boğdan (Romanya)'ı çevre­leyen ve İstanbul'u başşehir yapan, büyük imparatorlukta; güreş, başlıca spor olmuştur. Osmanlı Türklerinde güreşin tekkeler (bugünkü kulüpler) ile yönetildiği, başkanlarına (Şeyh), sporculara (Mürit) denildiği bilinmektedir. Güreş tekkelerinin merkezi ve en büyüğü İstanbul'da Zeyrek'te idi. Ayrıca Mekke, Cidde, İsken­deriye, Lazkiye, Şam, Maraş, Amasya, Tokat, Ankara, Kütahya, Tire, Bergama, Mani­sa, Akhisar, Yenice, Üsküp, Gelibolu, İpsala, Usturumca, Avlonya, Diyarbakır, Konya, Bursa, Balıkesir, Urfa, Halep Belgrat, Bağdat, Edirne'de de güreş tekkelerinin bulunduğu bilinmektedir. Bu tekkelerde çalışmalar akıl durduracak kadar başarılı olmuş, bugün dahi eşine rastlanmayacak kadar teknik bilgiler öğretilmiştir. Bu teşkilat, Türk pehlivanlığının yıllarca üstün kıvamda kalmasına, bütün Dünya'ya ün salmasına yardım etmiştir. Bugünün en yüksek medeniyetini taşıyan uluslar bile bu teşkilata, bu disipline ve bu tekniğe sahip değillerdir. Bu tekkelerde sporcuların ve başkanlarının aylık ve yemek vakfiyelerinden başka, birer ikişer imareti vardı ki; bu imaretlerde isteyen halkın, gelen seyircilerin, geçen seyyahların (turistlerin) parasız, istedikleri gibi yeyip içtikleri anlatılmaktadır. Bütün bu vakfiyeler; zamanın beylerbeyleri, paşa­ları, vezirleri, ayanı ve hakanları tarafından yüz binlerce altın hibe edilerek ortaya çıka­rılmıştır. Menziller, türlerine göre isimlendirilmişlerdir. Sözgelimi "Pehlivan Tekkesi" (Güreş Kulübü), Okçular Tekkesi (Okçular Kulübü), Gürzcüler Tekkesi (Kale kapılarını ağır gürzler kaldırarak kıranlar) gibi.

Türk güreş tarihi ile ilgili bir açıklama yapmak gerekirse, bunu üç kısımda ele almada yarar vardır: I. Devir: 18. yüzyılın başına kadar gelen ve daha çok eski tarih kitaplarında kısaca bahsi geçen devre, II. 18. yüzyılın başından Koca Yusuf'a kadar (1830-1890) geçen ve daha çok söylentiler halinde bilinen devre. III. Devir; Koca Yusuf'tan bu yana belgelere dayanılarak bilinen devredir.

Türk güreşi genel olarak iki türlüdür. Birine "Karakucak" denir. Anadolu'da bu tür karşılaşmalar "Harman Güreşi" şeklinde de bilinmektedir. İsviçre'nin dağ köylerinde, Kuzey Amerika'nın bazı bölgelerinde "Karakucak" tabir ettiğimiz türde güreşler yapılmaktadır. İsviçre'nin dağ köylerine bu güreşi Attila ve Cengiz'in ordusundan ayrılan askerlerin taşıdığı sanılmaktadır. Bunlara ek olarak Fransa'da Brötonlar da serbest güreşleri bilmekte ve yapmaktadırlar. Avar Türklerinin yüksek dağlarda kalan kolları Avrupa'ya bu tür güreşi yaymıştır. Karakucak, başka bir deyişle "Serbest Güreş" Mançu'dan, Yakut Türklerinden, Moğolistan'dan, Doğu ve Batı Türkistan'dan, Kırım ve Kazak Türklerine varıncaya kadar bilinen bir spordur.

5 Eylül 2008 Cuma

Turk Kilici Resimleri



















--



Turk Kilici - 2

M.Ö. 23-24. Yüzyıl öncesine varan doğu Hun Türklerinin silahlarına ait Çin kaynaklarında geniş açıklamalar vardır.Bir bölümde şöyle denilmektedir:”Onların hepsi zırhlı süvarilerdi.Uzağa mahsus silahları yay ve oktu,Kısa silahları ise keskin kılıçlar ve mızraktı. Tarihçi lofyor.”Türkler(kılıç,acemilik ve dikkatsizlikte bir toprak çanak gibi kırılır)der.kılıç onu kullananın bileğin kuvvet ve yeteneği ile üstünlük kazanır.İşte bu bilek Türklerde vardır” demektedir.

Ayrıca tarihi belgelerde Alparslan’ın yönettiği ani saldırılarda her Türk askerinin biri elinde,biri belinde,biride ağzında olmak üzere üç kılıcı olduğu belirtilir.Savaş dışında ise kılıç bir egemenlik sembolü olarak kullanılıyordu. Kılıç;kabza,korkuluk ve namlu diye adlandırılan üç bölümden oluşmaktadır. Kabza: Ağaç,boynuz,kemik yada madeni maddelerden yapılırdı.kabzanın süslü olmasına her dönemde ayrı bir özen gösterilirdi.

Korkuluk: Kılıcı kullanan kişinin elini bir darbeye karşı koruyan bölümdür.

Namlu ise: Kılıcın madeni bölümüdür.Türk kılıçlarının namluları eğridir.Eğri namlular darbede daha büyük yara açtıkları için delici kılıçlardan daha öldürücüdür.Bazı kılıçlarda iki yanları keskin,ucu sivri,düz yada yuvarlak olan namlu türleri de vardır.Namlunun keskin kenarına kılıç ağzı yada kılıç yalmağı denir.Kılıçlar kullanılmadıkları zaman “kın” denilen bir kılıfta korunur ve taşınır.Kın önceden madenden yada tahtadan yapılırdı.Kının üst tarafında bele bağlanmasını sağlayacak olan bölüm vardır.

Eski Türklerde kılıç yapımı ustalığı yanı sıra,kılıç üzerine ve kınına yapılan işlemecilikte büyük bir sanata dönüşmüştür.Kılıçların kınları ilk dönemlerden beri hayvan,bitki türündeki motiflere göre süslenirdi.Kılıçların üzerine de özellikle kabza bölümlerine;kaç yılında,hangi amaçla,kimin tarafından yapıldığı kazınarak işlenirdi.İslam dininin kabulünden sonra kılıçlar üzerine ayet,hadis ya da bazı mısralar işlemekte bir gelenek olarak benimsenmiştir.

11.Yüzyılda yazılan Kaşgarlı Mahmud un eserinde; demir maddesinde şu açıklamalar vardır; Kırgızlar Yabanku,Kıpçaklar ve öteki Türk boyları yemin edecekleri zaman demirden yapılmış kılıcı kınından çıkarırlar önlerine enine koyar “Bu kök girsin,kızıl çıksın” diyerek yemin ederlerdi.Bunun anlamı sözümde durmasam bu kılıç temiz girsin vücudumdan kanlı çıksın biçiminde idi.Bu suretle ”Demir intikamını alsın” demekti.

Eski Türklerde daha 5-6 yaşındaki çocuklar ellerine verilen tahtadan yapılmış kılıçlarla bu uğraşa hazırlanırdı.Daha sonra iki çocuk bu tahta kılıçlarla birbirlerinin karşısında beceri edinirlerdi.Eski kaynaklara göre Türkler eğri ve tek yüzlü bir savaş aracı olarak kullandıkları kılıçları ile ilgili düzenlenen oyunlara büyük önem verirlerdi.Kılıçla ilgili becerilerini artırmak,sergileyebilmek için sık,sık gösteri düzenlenirdi.Bu kılıç oyunları yıl dönümlerinde ve büyük törenlerde yakılan ateşin çevresinde,müzik eşliğinde ritmik hareketlerle yapılırdı.Bu oyunlar ve benzeri akrobatik hareketlerin Türk efsanelerinde, destanlarında geçmesi bunların tarihin derinliklerinden indiğini anlatır. Kılıç-kalkan oyunu bir dini inançtan oluşmuştur.Bu gösteri ilkbaharda yeniden ateş yakmak amacı ile yeni yılın başında yapılırdı.Bundan yeni yılın ürünü için bir sonuç çıkarılırdı. İki düşman kabile arasındaki iddialı gösterilerde öldürme koşulu vardı.Düğün ve bayram gibi özel günlerdeki gösterilerde ise oyuncular birbirlerini yaralamaktan kaçınırlardı.Ancak oyunun aşırı heyecan ile yinede ölenler olabilirdi.

Türkler çok iyi kullandıkları kılıçlarına kutsal bir değer kazandırmışlardır.Eski Türklerde olduğu gibi Osmanlı Türkleri de yeminlerini kılıç üzerine ederlerdi.Fatih Sultan Mehmet Bosna’daki Latin kilisesine tanıdığı ayrıcalığı doğrulamak için ”Kuşandığım kılıç hakkı için” diyerek güvence vermiştir.Yavuz Sultan Selim de Venediklilere ticaret ile ilgili olarak verdiği izni;”Kılıcım hakkı için” diyerek garanti etmiştir. Kılıç yapımı için 3-5 kg ağırlığındaki kılıç yumurtası 5-8 cm çapında ve 8-12 cm yüksekliğinde oval biçimdeki bir çelik külçe dövülerek yapılırdı.Sonradan değişik formüllerle kılıca su verilirdi.Kılıca su verme işlemi başlı başına bir sanattı.Kılıç ustaları kendilerine özgü değişik su verme formülleri bulmuşlar ve bunları birbirlerinden büyük değer olarak gizlemişlerdir.Bu türde yapılan Türk kılıçları havaya atılan yaş pamuktan bir yumağı kolayca ikiye biçerdi.

Sat ve Sas Komandolari Egitim

Sas’a veya Sat’a girecek olan adaylar boş bir araziye götülür. Üzerlerinde don ve atlet dışında hiç bir şey bulundurulmaz. Bu adaylara bir yol gösterilir. Bu yolun sonunda onları bir kulübe bekler. Onlardan 6 kilometrelik yolu 1 saatte almaları istenir. Ve oraya gitmek için yola koyulurlar. Adaylar çıktıktan 10 Dakika sonra peşlerine her biri için özel sırf öldürmek için eğitilmiş köpekler bırakılır.

1 saat dolduğunda komutanlar ve denetçiler yola koyulur. O yolda o köpeklerin cesetlerini bulurlar genelde. Adamlar çıplak elle ya da dişleriyle o köpekleri parçalamıştır.



Diğer bir egitimde de adayların hepsi Zodyak botlarla denizin ortasına götürülürler. Ve bırakılırlar. Belli bir saat sonra oraya tekrar bir botun onları almaya gelineceğini bildirip ayrılırlar.

Dirençli olan yaklaşık o suda 3 saat hayatta kalmayı başarır. Eğitim zaitti çok olur bu eğitimde. Bot geri geldiğinde kesinlikle durmaz. Yanlarından geçer. Tutundun tutundun tutunamadın bir 3 saat daha beklersin. Her seferinde böyle olur


Ve SAS & SAT da şu anda 1 numaradır. Daha bu adamlar öyle eğitimler görürler ki bir insanın imkansız dediği şeyler.

Diğer bir eğitimde de komando cehennem haftası denilen bir eğitimden geçer. Asker ıssız bir ormana eline sadece bir çakı verilerek bırakılır ve 1 hafta yaşam mücadelesi verir. Kurbağalarla yılanlarla hayatta kalmaya çalışır.



Sat ve Sas Komandolari

Bordo bereliler dışında TSK’nin birçok birimi vardır. Bunların her biri birbirinden değerli askerlerdir. Sas ve Sat'ı duymuşsunuzdur. O askerlerde çok ağır eğitimden geçerler.






Susurluk'da Olay Itiraflar

Özel harekat polisi Oğuz Yorulmaz'ın annesinden şok itiraflar geldi. Oğlunun kirli bir eldiven gibi kullanılıp bir kenara atılmasına dayanamayarak, Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayını Star Ana Haber'e anlattı.

Susurluk skandalı sanıklarından merhum Özel Harekat Polislerinden Oğuz Yorulmaz'ın annesi Nuran Yorulmaz, oğlunun öldürülmeden önceki yaşadığı tüm sırları açıklamanın zamanı geldi diyerek şunları dile getirdi;

İşte anne Nuran Yorulmaz'ın konuşmalarından satırbaşları;

CİNAYETLERİ DEVLET İŞLETTİ

"Devlet tüm faili meçhul cinayetleri oğlum ve arkadaşlarına işletti. O dönemin Başbakanı, İçişleri Bakanı ve Jandarma Komutanı Tuğgeneral Veli Küçük'ün emirlerine riayet ederek, oğlum Oğuz ve arkadaşları 'Devlet bize ne görev verdiyse yerine getirmek zorundayız' diyerek ünlü Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal'ın cinayetiyle ilgili talimatı devlet yetkililerinden aldığını zamanında bana söyledi.

OĞLUMU DA ONLAR ÖLDÜRDÜ

"Bu cinayetin haricinde oğlum ve arkadaşları, toplam 93 kişinin daha ölümünden sorumludurlar. Tüm bu işlenen cinayetlerden sonra oğlumu da onların öldürdüğünden adım gibi eminim. Bu işlerde sadece Veli Küçük sorumlu tutulmayıp, o dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin de bu cinayetlerden sorgulanmalı ve yargılanmalıdır."

DEVLET OĞLUMU KULLANDI

Anne Nuran Yorulmaz, PKK'ya karşı evlatlarını kullanan devletin daha sonra oğlunu bir kenara kaldırıp attığını iddia etti. "Oğlunuzun rahmetli olmasından sonra geride kalanlara devlet sahip çıktı mı?" sorusuna da anne Yorulmaz şöyle cevap verdi;

"Devlet bize sahip çıkmadı. Bir tane torunum var, ben onu yetiştirmek için tarhana, turşu ve erişte yapıp satıyorum. Torunum şuanda üniversiteye gidiyor. Ama yaşlandığım için çok da yardım edemiyorum. Oysa Tansu Çiller 'Bu devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir' diyordu... Hani nerde o sözler? Hepsi unutuldu... Maşa gibi kullandılar evladımı sonra attılar bir kenara ve çekildiler işin içinden."

Anne Nuran Yorulmaz operasyonda siyasi boyutun sınırlı kaldığını anlatırken de oğlundan dinlediği bir hikayeyi paylaştı.

ALPARSLAN PEHLİVANLI'NIN KATİLİNİ OĞLUM ÖLDÜRDÜ

Star Haber muhabirinin sorduğu "Eski ANAP Milletvekili Alparslan Pehlivanlı'ın katilini sizin oğlunuz mu öldürdü?" sorusuna Yorulmaz şöyle yanıt verdi;

"Evet, oğlum arkadaşlarıyla birlikte öldürdü. O zamanın Başbakan'ı Alparslan Pehlivanlı öldürüldükten sonra rahmetli Abdullah Çatlı'ya telefon ediyor ve 'Pehlivanlı'nın kanı yerde kalmasın' diyor. Çatlı da bu durumu benim oğluma havale ediyor."

Azeri Vekiller'den Abdullah Gul'e Tepki

Azeri milletvekilleri, Cumhurbaşkanı Gül'ün Erivan'a yolculuğunun yanlış olacağını savunarak, tepkilerini dile getirdi. .

Vatandaş Hemreyliği (Güç Birliği) Partisi Genel Başkanı ve milletvekili Sabir Rüstemhanlı, Türkiye ile Ermenistan arasında ilişki kurulmasının Ankara'nın kendi iradesiyle olmadığını, Avrupa Birliği, ABD ve diğer kimi ülkelerin baskısı sonucu gerçekleştiğini savundu. .

Türkiye'nin, ilişkilerin normalleşmesi yönünde girişimlerde bulunmasına karşın Ermenistan'ın hala herhangi bir adım atmadığını belirten Rüstemhanlı, ''ziyaretin gerçekleşmesiyle oluşacak durumun Azerbaycan için de sorunlara yol açacağı'' düşüncesini öne sürdü. .

Rüstemhanlı, böyle bir durumun, Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği sözlere inancı azaltacağını ve iki ülke ilişkilerinde soğumaya neden olabileceğini ileri sürerek, ''Türkiye, büyük bir devlet ve verdiği sözü tutması gerekir'' diye konuştu. .

İktidardaki Yeni Azerbaycan Partisi milletvekillerinden Güler Ahmedova da merkezi Bakü'de bulunan Trend Ajansı'na yaptığı açıklamada, ''Ankara'nın, Ermeniler'in Türkler'e yaptıklarını gözardı etmemesi gerektiğini'' ifade ederek, ''Tarihin verdiği dersler unutulmamalı'' dedi.
Ermenistan'ın halen Türkiye ve Azerbaycan aleyhinde dünya genelinde olumsuz propaganda yaptığını hatırlatan Ahmedova, ''Birçok Azerbaycanlı gibi ben de Cumhurbaşkanı Gül'ün Erivan'ı ziyaret edeceği haberini esefle karşıladım. Ancak herşeye rağmen bu ziyaret, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkileri bozamaz'' diye konuştu. .

Parlemantodaki muhalefet yanlısı Müsavat Partisi grubunda yer alan Penah Hüseynov da Gül'ün Erivan ziyaretinin olumlu bir gelişme olmadığını ileri sürerek, ''Bu, çok riskli bir ziyaret'' dedi. .

Diyarbakir'da 3 Alternatif

AKP, Diyarbakır’da Kürt kökenli ve kentin güvenebileceği bir aday üzerinde duruyor. AKP, kenti “Doğu’nun Paris’i yapacağız” sloganıyla yola çıkacak. Altan Tan, Nihat Hatipoğlu ve Şah İsmail Bedirhanoğlu’nun isimleri öne çıkıyor.

“İslamcı Kürt” kimliğiyle bilinen Tan, daha 13 yaşındayken Mücadele Birliği’ne katılmış bir isim.

Tan, DTP’yi Kürtlerin ekonomik sorunlarına çözüm getirememekle eleştiriyor.

Televizyondaki dini sohbetleriyle sevilen Hatipoğlu da Diyarbakır’da oldukça popüler.

Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Bedirhanoğlu da, “Güneydoğu’da silah değil, şantiye istiyoruz” argümanını kullanıyor..

İzmir'e Hülya Koçyiğit

AK Parti’nin Aydın, İzmir gibi kentlerde kadın aday göstererek sürpriz yapmaya hazırlandığı belirtiliyor. İzmir’de CHP’li belediyeye karşı izlenecek strateji “sağlıklı ve güvenilir içme suyu” argümanına dayanacak. CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu İzmirlilere arsenikli su içirmekle suçlayan AK Parti İzmir İl Başkanlığı’na Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da destek vermesi, partinin İzmir’e yükleneceği mesajını veriyor.


AK Parti’nin, sürpriz bir kadın sanatçıyı aday göstererek, İzmirli seçmen üzerinde etkili olmayı amaçladığı vurgulanıyor. Hülya Koçyiğit isminin parti teşkilatında konuşulduğu belirtiliyor.

Ilker Basbug Gorevine Hizli Basladi

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, görevine çok hızlı başladı. Yaşar Büyükanıt'tan çok farklı bir yol izlediği kesin..

Daha faal ve siyasetin içinde olacak.. Kısacık zaman diliminde yaşananlar açık delili. Ergenekon'a bakışını tutuklu paşalara yapılan ziyaretle gösterdi. Ve ardından gelen Diyarbakır gezisi..
İlk kez sivil toplum örgütleri dinlendi.

İki komutan arasındaki fark Diyarbakır gezisiyle ortaya çıktı. Büyükanıt'tan böylesi demeçler duyulmadı.. İlk kez bir Genelkurmay Başkanı, sivil toplum örgütlerini dinledi. Halkın arasına karıştı, tokalaştı hatır sordu.

STK'ları sadece dinlemekle kalmadı, söylenenleri not aldı. Uzun bir basın toplantısıyla görüşlerini basın aracılığıyla kamuoyuna aktardı.

"Konunun takipçisi olacağız" mesajı

En çarpıcı sözü "izlenim ve görüşlerimizi hükümet başta olmak üzere, ilgili makamlara aktaracağız. Gerekli konuları MGK’da görüşeceğiz" demesiydi.

Sadece hükümeti değil ilgili kuruluşlarla da temas halinde olacaklar. Yani asker bir anlamda kışlasından çıkıyor. TSK'nın gündeme ilişkin konularda daha aktif bir rol oynayacağını işaret ediyor.

TSK imaj mı tazeliyor?

Ancak işin bir de farklı yönü var. Bu gelişmeleri Büyükanıt döneminde "yıpranan TSK'nın itibarını" yükseltme çalışması olarak görenler de yok değil. .

MGK'da aktif rol

Dahası MGK ile ilgili söylediği sözler tartışılmaya aday.. Konunun MGK'da gündeme getirilmesi "hükümete müdahale" anlamına gelir mi?

MGK'nın uyum yasalarıyla yetkisinin azaltıldığı dönemde, Başbuğ'un bu sözlerinin nasıl yankı bulacak merak konusu.

3 Eylül 2008 Çarşamba

Reklam ve Sponsorluk

Şu An İçin Bu Bölüm Yapım Aşamasındadır.

Sende Yaz

Şu An İçin Bu Bölüm Yapım Aşamasındadır.

Hakkında

Şu An İçin Bu Bölüm Yapım Aşamasındadır.

İletisim

İletişime geçmek istediğinizde aşağıdaki adrese email atım. En geç bir hafta içinde cevap alacaksınız.

İletişim adresi:

yasinsarul@gmail.com

Turkiye Satiliyor Haberiniz Varmi?

Arkadaşlar hepiniz uyuyor ve uyutuluyorsunuz. Neden mi? Hep yalanlar dolanlarla gözünüz boyanıyor. Enflasyon düştü diyorlar. Bilmem ne diyorlar, key ödemelerini bizim zamanımızda verdik vs. vs. eften püften laflarla milleti yani bizi yani sizi kandırıyolarlar.Türkiye satılıyor. Türkiye'nin bel kemiği kurumlar ve kuruluşlar satılıyor ama kimsenin haberi yok, olanın da sesi çıkmıyor.



Sattılar: Sümerbank


Sattılar: SEKA


Sattılar: Türk Telekom


Sattılar: Şeker Fabrikaları


Sattılar: TekelSattılar: Petkim


Sattılar: TüpraşSatıılar: Limanlar ve daha 90'ın üzerinde yer. Belki de şimdiye 100 bile olmuştur.

Halen dışarıya birçok borcumuz var hem de milyarlarca dolar borç. Şimdi mantıksal olarak düşünelim.Bir şeyleri sattıkça para kazanırsınız ve borçlarınızı ödersiniz. Böylece borçlarınız azalır. Ama biz sattıkça artıyor.İkinci mantıksal düşüncem ise: Kim bir fabrikayı ya da kuruluşu yıllık karına satar ki?Bilemediyseniz söyleyim: Türkiye. Türkiye derken neyi kastettiğimi biliyorsunuz herhalde.

VE SATILIK VATAN TÜRKİYE BUYRUN:




kaynak: BilgeErhan

2 Eylül 2008 Salı

Ataturk Icin Soylenenler

İngiltere

-Savaş sonrasının en ileri gelen devlet adamlarından biri. Kendi başına bir klas oluşturuyordu ve hemen her açıdan tekdi.

The Fortnightiy, Londra

-Avrupa, savaştan sonra belirmiş az sayıdaki yapıcı devlet adamlarından birini kaybetti.

Spectator, İngiltere

-Acımasız bir güce ve ateşli bir hırsa, az rastlanır bir enerji ve gözüpek bir entelektüel radikalizm ekledi; tarihsel gelenekler ya da dinsel duygusallıklarla hiç etkilenmedi. Fakat bunları daima siyasal bir olgunlukla dengeledi.

The Times, Londra,

-Çağımızda hiçbir isim Atatürk'ün adı kadar büyük saygı yaratmamıştır.

Observer, Londra

Bir zamanlar Avrupaya fuzuli girmiş bir devlet sayılan Türkiye, Atatürk'ün önderliği altında Avrupa'nın iç politikasının değerli ve ilerici bir üyesi olmuştur.

İngiliz Times Gazetesi

"Devrin en centilmen, sözüne en inanılır, dostluğuna en güvenilir, devlet adamı Atatürk'tür."

İngiliz Basını

Bu devrin diktatörlükleri ve demokratları Atatürk'ün iyi adam hasletine malik olsalardı, dünya böyle iki düşman safa ayrılmazdı..

Türk Kılıcı - 1

Süvari bir ulus olan Türklerde kılıcın her kişinin yanında taşıdığı bir araç olması çok doğaldır.Türkler at ve kılıçla tarih boyunca çağlar açmışlar,çağlar kapamışlardır.Kılıç Türklerde kutsal kabul edilmiştir.Demir ve onu eriten ateşin büyük bir ruhsal yönü olduğu kabul edilirdi.Demire büyük saygı gösteren Türkler bu nedenle kılıca da saygı göstermişler,yeminlerini kılıç üzerinde yapmışlardır.

İyi kılıç yapımı demiri bulan Türkler tarafından gerçekleştirilmiştir.Kamaların namlu denilen madeni bölümü daha da uzunlaştırılan Türk kılıçları dövme demirden ve ağırlıkları uç tarafa toplanacak biçimde yapılırdı.Her bozuluş yada kırılışta yeniden dövülerek kılıç biçimi veriliyordu.Türkler,kılıcın yapımında ve kullanımında de üstün yetenek göstermiş,kılıcın kullanım tekniğinde de büyük aşama yapmışlardır.

Özel formüllerle yapılan kılıçlar yetenekli bileklerde büyük işler başarmışlardır.Tek vuruşta bir deve yavrusunu ikiye biçen bilek,yine tek vuruşta bir atlası ikiye bölüyor,kat kat yapılmış keçeyi doğruyordu. Kılıcı saldırı aracı olarak kullanan Türkler kılı kesecek kadar hünerli idi ve savunma aracı olarak kalkanı da ona eş değer özellikte kullanıyordu.Avrupa kılıçları düz ve iki tarafı da keskin olarak yapılıyordu.Türk kılıçlarının ise bir tarafı keskin ve kıvrıktır.Mezarlarına atları ve kılıçları ile gömülmelerini isteyen Türklerin kazılarla sağlanan bulgularında bu tarihsel yönlerini yansıtan bir çok belge ele geçmiştir.

Deneme

Deneme

Template by - Abdul Munir | Daya Earth Blogger Template